ÇALIŞMA HAYATI, İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ, 6331 SAYILI KANUN
İnsanlar var oldukça, yaşamlarını sürdürebilmek için, çalışmaya, üretmeye mecburdurlar. Tarih öncesinde bu çalışma ilkin toplayıcılık ( mevcut doğa bitki ve meyvelerinin toplanması) sonra avcılık ( vahşi hayvan avcılığı) sonra toprağın işlenmesi ve tarımın gelişmesi ile yerleşik yaşama geçilmesi, madenlerin işlenmesi av ve tarım aletlerinin yapılması hayvanların evcilleştirilmesi… Bu böyle sürer gider. Ta ki sanayi devrimine kadar. Sanayi devriminden sonra köylü sınıfına birde işçi sınıfı katılır. (isterseniz emperyalizm, kapitalizm, sosyalizm ve komünizm gibi konulara hiç girmeyelim. Konumuzu da hiç dağıtmayalım. Konumuz çalışma hayatı !)
İLO’nun verilerine göre: Bugün dünyada yaklaşık 1.5 milyarı kadın çalışan (çocuk ve genç işçiler bu sayıya dahil edilmiştir) olmak üzere 3.5 milyar çalışan vardır. (2 milyarı erkek) bu çalışanlar işçiler, çiftçiler, memurlar, öğretmenler, esnaf, sanayici ve diğerleridir. Tüm dünyadaki iş gücü sayısı bu denli yüksektir. Sadece bu rakam bile çalışma hayatında yapılacak çalışmaların İNSANLIK adına yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü dünya genelinde her gün yaklaşık 1 milyon iş kazası meydana geliyor. WHO ya göre her yıl 2.5 milyon insan ne yazık ki ya iş kazasından ya da meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybediyor. Her yıl 3 milyon insan ise iş göremez hale geliyor ( yaralanma, hastalanma, sakatlanma)
Özellikle 1980 li yıllarda iş sağlığı ve güvenliği konularında tüm dünya ülkelerinde son derece önemli adımlar atılmıştır. Tüm dünya çalışanları, sendikalar, işverenler bu konuda daha bilinçli hareket etmişlerdir. Maalesef ülkemizde İSG konularındaki gelişmeler ve kültür oluşturma konusunda gelişmelere ayak uyduramamış bu konuda çok geç kalmıştır. Nedenlerini burada saymaya kalksak kitap olur. (1980 darbesi öncesi sağ sol olayları, egemen güçlerin ülkemizde oynadığı oyunlar, 1970 ve 1980 darbesi ve sonrası olaylar)
İSG konularında ülkemizde son zamanlarda (2006’dan sonra yeni iş kanunundan sonra) büyük gelişmeler olmaktadır. Yeni istihdam yaratılırken, genç nüfusun hızla artması, işsizlik oranlarını da arttırmaktadır. İstihdamı arttırırken, istihdam şartlarında, çalışma şartlarında da iyileştirme yapmak gerekir. İSG konularında sadece KURALCILIK ve CEZA getirici yaklaşımlardan ziyade, iş yaşamını iyileştirici ve tehlikeleri önleyici bir anlayışı ülkemize getirmek gerekir. İSG konularında dünyanın bakış açısı ve geldiği nokta nedir? Ülkemizde bu konuda yapılan uygulamamlar ve geldiğimiz nokta nedir? Mukayese kabul etmez. Yapılacak daha çok işimiz vardır.
Öncelikle ülkemizde iş yapan (işverenler) iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında ve İSG uygulamaları konularında, kanuni mecburiyetten ziyade, insan olarak, insana değer vererek, çalışanların sağlığını ve güvenliğini destekleyen, onları koruyan, böylece hem verimi hem de kaliteyi arttıran bir anlayışın yerleşmesine çalışılmalıdır. (Öncelikle işverenleri bilinçlendirmek ve eğitmek gerekir) Sonra işçiler ve diğer çalışanlar şunu düşünmelidirler. ”Ben varsam, ben sağlıklıysam ve ben işletmeyi korursam, benim ve ailemin geleceği olur.” “Ülkemin geleceği olur, sağlık ve mutluluk içinde, refah içinde çalışırım.”
Ancak böyle bir kültür oluştuğu takdirde, İSG konusunda sürekli bir iyileşme ve gelişme olacaktır. Sağlıklı ve güvenli bir işyerinin oluşması (işveren) sağlıklı ve güvenli çalışma (işçi) ile iş kazakları ve meslek hastalıkları önlenebilir veya en aza indirilebilir. Bu yönde bir İSG kültürü oluşturulmalı ve tüm topluma yaygınlaştırmalıyız.
İşte bu yüzden 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çok önemlidir. Bu kanuna göre İşverenlerimizin yanısıra çalışanlarımızın da İSG konularında büyük bir sorumlulukları ve yükümlülükleri vardır. Çalışanlarımızın da İSG konularında haklarına sahip çıkmaları ve İSG konularında haklarının takipçileri olmaları gerekir. 6331 sayılı kanunun tüm çalışanlarımıza ve işverenlerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Sağlık ve mutlulukla..
Sait AKŞAN
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı16
Yorum yapılmamış